(Filistin ve Kıbrıs: Halkların Kardeşliği Hikâyesi) *Filistin Dayanışma Günü vesilesiyle 29 Kasım 2022 tarihinde yayınlanan “Filistin Kurtuluş Mücadelesi” dergisine katkı
29.11.2022 – Her ikisi de denizden iki komşu ve iki eski Osmanlı ve İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs ve Filistin, iç içe geçmiş bölünme ve işgal süreçleri yaşamıştır. Filistin’in hikayesi 1917’de İngiliz sömürgecilerin Filistin topraklarını Siyonistlere “vaat etmesiyle” başladı. Kıbrıs’ın hikayesi ise 1878 yılında Osmanlıların Kıbrıs’ı İngilizlere kiralamasıyla başladı.
Kıbrıs ve Filistin hem denizden iki komşu hem de iki eski Osmanlı ve İngiliz sömürgesi olarak bölünme ve işgali iç içe geçen süreçlerle yaşadı. Filistin’in hikâyesi 1917’de İngiliz sömürgecilerinin Filistin ülkesini Siyonistlere “vadetmesi” ile başlar. Kıbrıs’ın hikâyesi ise 1878’de Osmanlı’nın Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiralaması ile başlar.
1920’lerden itibaren İngiliz emperyalizmi taksim politikasını Filistin’de uygulamak için Siyonistlere Haganah, Igun, Lehi ve Stern gibi paramiliter çeteler kurdurdu. 1947’de İngiltere Filistin’in taksim planını ortaya koydu. Benzer paralellik Kıbrıs’ta NATO konsepti çerçevesinde yürütülen paramiliter savaş ve darbe süreci ile de karşımıza çıkar.
23 Ekim 1936 tarihinde İngiliz sömürge valisi Richmond Palmer Londra’ya gönderdiği raporda şöyle diyordu:
“Adada gelecekte de bir siyasal rahatlığımızın olabilmesi için, yönetimi istisnalara da yer verecek bölgeler temeli üzerinde sürdürmeliyiz. Böylece, Kıbrıs milliyetçiliği kavramı -ki, enosis aşınmış bir değer durumuna geldiğinde, bu yeni kavramın yükselişi kaçınılmaz olacaktır- mümkün olduğunca uzak bir geleceğe itilip, karanlıkta bırakılabilecektir.”
Tarih 1936, İngiliz sömürge valisi “Kıbrıs milliyetçiliği yükselecek” diyor. Adadaki İngiliz varlığının devamı için Kıbrıslılık bilincinin gelişmesinin ve toplumların bütünleşmesinin mümkün olduğunca engellenmesini önerir. Bu “böl ve yönet” stratejisinin “bölgecilik” temelinde yapılabileceğini belirtiyor. İngiliz sömürge valisinin 1936’da “bölgecilik” adını verdiği süreç, 1963’ten sonra paramiliter terörle başlamış ve 1974’ten sonra son şeklini almıştır. 1974’ten sonra yerleşimci sömürgeciliği Filistin ve Kıbrıs’ın bir diğer ortak sorunu haline gelmiştir.
Kıbrıs’ta 1955’ten sonra uygulanan “böl ve yönet” politikası, İngilizlerin Filistin’deki 1936-39 ayaklanmasına karşı uyguladığı yöntemle aynıdır. Filistin’deki 1947-48 taksim ve işgali ile Kıbrıs’taki 1974 taksim ve işgalinin koşulları bu şekilde yaratılmıştır. Sonuç olarak, Filistin’deki 1947-48 savaşı ve Kıbrıs’ın 1974’teki işgali aynı yere varmıştır. “İsrail” ve ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ başkalarına ait topraklar üzerinde kurulmuş iki korsan yapıdır.
1948’de 700,000 Filistinli yerinden edildi. 1974’te 165.000 Kıbrıslı Rum ve 45.000 Kıbrıslı Türk yerinden edildi. İşgal edilen Filistin topraklarını dolduracak nüfus olmadığından, İsrail dünyanın dört bir yanından Yahudileri yerleşimci olarak işgal altındaki Filistin’e getirdi. Türkiye de işgal ettiği Kıbrıs topraklarını dolduracak nüfus olmadığı için Anadolu’dan ağırlıklı olarak Türk-İslam nüfusu işgal altındaki Kıbrıs’a yerleşimci olarak taşıdı. Burada karşımıza yerleşimci sömürgeciliğin en önemli ayağı olan iskân meselesi çıkmaktadır.
Kıbrıslılar Birliği, Kıbrıs’taki Türk sömürgeciliği ile Filistin’deki Siyonist sömürgeciliği ikiz kardeş olarak tanımlamaktadır. İsrail ve Türkiye, uyguladıkları sömürgeleştirme yöntemleri, Birleşmiş Milletler masasında müzakere bağlamında yarattıkları “sorun” ve ortaya koydukları “kırmızı çizgiler” açısından aynı noktada durmaktadır.
1968’de Kıbrıs’ın Beyrut görüşmeleri ile başlayan ve 2000’li yılların başında Annan Planı ile zirveye ulaşan çözümsüzlük sarmalı, Filistin’de ihanete dönüşen Camp David ve Oslo gibi müzakere süreçlerine kadar uzanmaktadır. BM tarafından Kıbrıs ve Filistin’de yürütülen müzakerelerin amacı aynıdır: işgali meşrulaştırmak ve Kıbrıslılara ve Filistinlilere dayatmak. Günün sonunda Türkiye ve İsrail, Kıbrıs ve Filistin’de tam işgal hedefleri için zaman kazanmak amacıyla aynı stratejiyi kullanmaktadır. Bu stratejinin adı “iki devletli çözüm” propagandasıdır.
Türkiye ve İsrail’in müzakerelerde görüşmeyi kabul etmediği ve yerleşimci sömürgecilikleriyle Kıbrıs ve Filistin sorunlarını yaratan en önemli konu, silah zoruyla evlerinden ve topraklarından kovulan ve işgal rejiminin çıkardığı yasalarla mallarına el konulan mültecilerin geri dönüş hakkıdır.
Bugün Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde aynı savaş suçlarından dolayı Türkiye ve İsrail aleyhine açılmış dava dosyaları bulunmaktadır. 1974’ten sonra Kıbrıs’ta ve 1948’den sonra Filistin’de yaşananların failleri olarak Türkiye ve İsrail’in insanlığa karşı işledikleri suçlar aynıdır. Bu savaş suçları onları kardeş yapmaktadır. Yerleşimci sömürgecilikle yarattıkları sorun ile yarattıkları soruna ürettikleri sözde “iki devletli çözüm” aynıdır.
Bu bağlamda Kıbrıslılar Birliği, tek devletli çözümü Filistin, Kıbrıs ve halkları için tek anti-emperyalist seçenek olarak görmektedir.
Kıbrıs Kıbrıslılarındır! Filistin Filistinlilerindir!
Kıbrıslılar Birliği
(Fotoğraf: UNESCO 2016-2017 Dünya Mirası Programına Aday olan The Liberation Graphics Collection of Palestine Posters projesinden “Occupier Twins” posteri)