25.08.2020 – Son dönemde dünya ve medyanın ilgisini çeken Kıbrıs’ın “altın pasaport” programına ilişkin kuruluş olarak duruşumuzu sürekli olarak dile getiriyoruz. Pasaport satışını, Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgaliyle sonuçlanan Ağustos 1974 darbesinden sonra ülkemize karşı ikinci ihanet eylemi olarak görüyoruz.
Ne yazık ki Kıbrıs hükümeti, işgal altındaki bölgeye yasadışı Türk yerleşimcileri, serbest bölgeye yabancı mülteci akını ve adaya saklanan yabancı kapitalistler gibi konuları ele alacak kapsamlı bir politikadan yoksundur. Bunun yerine, hükümetin bu suçları örtbas etme ve hatta onlardan çıkar sağlama işine girdiği görülmektedir.
Kuruluş olarak, bu sorunların hükümetin ülkeyi etkin bir şekilde yönetememesinden ve sürdürülebilir ekonomik politikalar izleyememesinden kaynaklandığına inanıyoruz. Bu durum, Kıbrıs’ı gerçek bir “vatan” olarak değil, kolaylıkla metalaştırılabilecek bir “yavru vatan” olarak gören siyasi elitin varlığından kaynaklanmaktadır.
Şu anda Kıbrıs, AB ülkeleri arasında kişi başına düşen en yüksek yabancı sayısına sahip ülkedir. Adada yerli nüfusun yabancı nüfusa oranı diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında içler acısı bir seviyede olup, Kıbrıslıların yaşamlarında sosyal ve kültürel erozyonlara yol açmaktadır.
Kıbrıslılar Birliği olarak, Türkiye’nin işgaline karşı verdiğimiz mücadelenin yanı sıra, hem Rumca hem de Türkçe konuşan Kıbrıslılar, gelecek nesiller ve ada kültürümüzün bekası için bu “öteki işgale” karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Kıbrıslılar Birliği